Kalp ve Damar Hastalıklarında Genetik faktörlerin önemini hepimiz biliyoruz. Ama suçu sadece genetiğe atmak yerine hayatımızda yapacağımız değişikliklerle risk faktörlerini azaltmamız da mümkün. Özellikle masa başında çalışanlara seslenmek istiyorum. Mazeret olmaksızın her gün yapacağınız 30-45 dakikalık yürüyüşler sağlığınıza büyük katkı sağlayacak. Bu orada doğru yiyeceği yine doğru pişirme teknikleriyle tüketmeniz size büyük artı sağlayacak. En önemlisi de Şeker’den uzak kalmak… Tüm bunlara rağmen koroner bypass ameliyatı olmanız gerekiyorsa içiniz rahat olsun. Teknoloji ilerledikçe ameliyatların başarı şansı da atıyor. Bypass ameliyatlarında başarı şansı, ameliyata hazırlanma gibi önemli noktaları Avrasya Hastanesinin yeni Başhekimi ve Kardiovasküler Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ali Rıza Cenal sizler için anlatıyor.
İşte Kalp Krizinin Nedenleri:
Bazen hastalar hiç ağrı duymadan da kalp krizi geçirebilir. Bu duruma özellikle şeker hastalarında rastlanır. Damarları daralmış bir kalp uzun süre fonksiyonlarını devam ettiremez ve kasılmasında bozulmalar başlar. Göğüs ağrısı ve/veya nefes darlığı şikayeti ile efor kapasitesi kısıtlanır ve daha kötüsü damarın tamamen tıkanması ile kalp krizi geçirerek hayati tehlikeye maruz kalır. Ya da ileride kalp yetmezliği gibi tedavisi daha zor problemlerle karşı karşıya kalabilir.
Kalp-Damar Hastalıklarının Oluşumunda Risk Faktörleri Nelerdir?
Genetik faktörler gibi elimizde olmayan sebeplerden ateroskleroza bağlı damar tıkanıklığına maruz kaldığımızda da yaşam tarzımıza dikkat ederek yukarıdaki risk faktörlerinin çoğunu azaltabiliriz.
Genetik faktörler
Yüksek kolesterol
Şeker hastalığı
Sigara kullanımı
Obezite
Stres
Hareketsiz yaşam
Kötü beslenme
1) Damar Sertliği Nedir? Kalp Krizine Neden Olur mu?
Damar sertliği olarak bilinen “Ateroskleroz”, atardamarların esnekliğini kaybedip kalınlaşması ile oluşan bir hastalıktır. Bu hastalıkta, kalbe kan götüren koroner damarların duvarlarında kolesterol, pıhtılaşma faktörleri ve hücreler birikmeye başlar. Böylece damar duvarı kalınlaşır, damar içi daralır ve kan geçişi azalır. İskemik kalp hastalığı dediğimiz bu tablo genellikle “anjina” adı verilen göğüs ağrısına neden olur. Anjina her hastada olmamakla birlikte, genellikle bir kalp krizinin en önemli habercisidir. Bilim, Teknoloji ve sağlıktaki gelişmelere rağmen damarların tıkanmasına sebep olan damar sertliği dediğimiz aterosklerozun gelişiminin önlenmesi ve tamamen yok edilmesi günümüzde hala mümkün değildir. Fakat aterosklerozun gelişmesindeki risk faktörleri sayısız bilimsel çalışmalarla belirlenmiş ve erken teşhis ve tedavi olanakları oldukça ilerlemiştir.
2) Damar Darlığının Teşhis ve Tedavi Yöntemlerinden Bahsedebilir Misiniz?
Koroner damar darlığı anjiyografi ile teşhis edildikten sonra darlığın nerelerde olduğu, kaç damarda olduğu, darlığın özellikleri, damar yapısı, hastanın özellikleri gibi birçok faktöre göre başlıca 3 yol izlenir: ilaç tedavisi, balon ve stent takılması ya da koroner bypass ameliyatı.
Günümüzde özellikle ilaç kaplı stentlerin geliştirilmesi ile çoğu hastaya katater labaratuvarında ameliyat olmadan kısa sürede stent takılmakta ve hasta ertesi gün evine yollanmaktadır. Fakat hala bu yöntemden sonra 6 ay içinde tekrar tıkanma veya daralma riski yaklaşık %20-30 civarlarında olup, ilaçlı stentlerde bu oran %8-15lere düşmüştür.
3) Hastanın By Pass Olması Gerektiğine Nasıl Karar Verilir?
Anjiyografi sonrası bir kısım hastaya (sol ana koroneri olan çok damar hastalığı olan, damar yapısı stente uygun olmayan, kapak hastalığı gibi ilave kalp hastalığı olan vb. sebeplerle) koroner by pass kararı verilmektedir. By pass’ın türkçe karşılığını köprüleme olarak ifade edebiliriz. Damarın tıkalı olan kısmının ilerisine yeni bir damar ilave ederek, o bölgeye kan götürmek amaçlanır. Böylece hastanın hem göğüs ağrısı şikayeti hem de kalp krizi geçirme riski azaltılır. Bu by-pass damar sayısı tıkalı damarın sayısına göre 1 ile 8 arasında olabilir. Çoğunlukla 3-4 damar bypass yapılır ve 3-4 saat süren ameliyat süresi vardır.
4) Bypass Ameliyatı Yöntemlerinden Bahseder Misiniz?
Günümüzde teknoloji ve tecrübenin gelişimi ile birlikte ameliyat yöntem ve teknikleri gelişim göstermektedir. Robotik cerrahi ve otomatik anostomoz cihazları kullanımı hala çok küçük miktarlarda uygulanmakta ve gelişimi devam etmektedir. Minimal invaziv dediğimiz göğüs kafesindeki imam tahtasını (sternum) kesmeden 4-5cmlik kesilerle yapılan bypass ameliyatları da sınırlı sayıda yapılmaktadır (çok damar hastaları için uygun değildir). Çalışan kalpte kalp-akciğer makinesine bağlanmadan yapılan bypass ameliyatları son 15 yılda yurdumuzda da dahil olmak üzere giderek artan oranlarda (%15-20) başarı ile yapılmaktadır. Bu yöntemin avantajı kalp-akciğer makinesinin zararlı etkilerinden korunmaktır. Dezavantajı ise özellikle kalbin alt kısmındaki damarlara daha az konfor ile bypass yapmaktır. Klasik bypass ameliyatı dediğimiz kalp-akciğer makinesine bağlanılarak ve kalbi durdurarak yapılan ameliyatlar halen tüm dünyada en sık kullanılan yöntemdir.
Günümüzde bypass ameliyatlarında kullanılan greft yani yedek damar türleri de değişim göstermektedir. Son 15-20 yıldır bacaktan alınan ven greftlerinin yerine özellikle koldan alınan arter (radial arter) greftleri daha uzun açık kalım oranları nedeni ile tercih edilmektedir. Klasik olarak meme arteri dediğimiz internal mammarian arter (İMA) en çok kullanılan ve en iyi uzun açıklık oranlarına sahip (10 yılda % 95) yedek damar türüdür.
5) Bypass Ameliyatında Ölüm Riski Nedir?
Bypass ameliyatları günümüzde artık %1-3 gibi oldukça düşük ölüm riski ve ilaç tedavisi ve stentlere göre daha konforlu ve daha uzun yaşam süreleri ile başarı ile uygulanmaktadır.
Önce Vatan Gazetesi ve Sağlık Notları köşesinde yayınlanan haberimiz…