Kalp ve damar hastalıkları arasında en yaygın olarak görünenlerden birisi de tıp literatüründe ateroskleroz olarak adlandırılan damar sertliğidir. Özellikle 40’lı yaşları geçen bireylerde görülme sıklığının arttığını ve tedavi edilmediği takdirde ilerleyen aşamalarda bir çözümünün bulunmadığına dikkat çeken Avrasya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı, damar sertliği hakkında tüm detayları sizler için anlattı.
Damar sertliği (Ateroskleroz) nedir?
Sağlıklı bireylerin damar yapısı esnektir ve bu yapısı sayesinde damarlarda kimi zaman bir genişleme ya da daralma söz konusudur. Bu sayede kanın akış hızı ve buna benzer durumların kontrol altında tutulması sağlanır. Damar sertliğine sahip kişilerde ise damar duvarlarında kolesterol birikmesi ve bağ dokusu oluşumunun artması sonucunda bir esneklik kaybı yaşanır ve sertleşme medyana gelir. Sertleşen bölümlerden iç kısımlara doğru oluşan aterom plakları da zamanla damarın tıkanmasına ve kan akışının engellenmesine neden olarak ölüm gibi ciddi sonuçları da beraberinde getirebilir. Genellikle felç, kalp krizi ve buna benzer ölüme sebebiyet veren durumların başında temel nedenin damar sertliği olduğu tespit edilmiştir.
Damar sertliğinde belirtiler bölgeye göre farklılık gösteriyor
Ateroskleroz hastalığı, kendine özgü bir belirtiye sahip olmamakla birlikte neden olduğu diğer sağlık problemleriyle birlikte kendini göstermektedir. Belirtiler damar sertliğinin oluştuğu bölgeye göre farklılık gösterir. Kalp damarlarının sertleşmesinde, kalp kaslarında bir takım sorunlar oluşur ve bu durum kalpte ritim bozukluğuna sebep olmaktadır. Beraberinde göğüs ağrısı ve vücudun çeşitli bölgelerinde morarmalar meydana gelebilir. Ayrıca kalp damar tıkanıklığında kalp krizi riski de oldukça yüksektir. Ayaklarda ya da bacaklarda meydana gelen damar sertleşmesi sonucunda kramplar ve kasılmalar kendini göstermektedir. Beyin damarlarında meydana gelen sertleşme görme ve konuşma bozuklukları ya da bilinç kaybı gibi sorunlara neden olabilmektedir. Böbreklerde oluşan damar sertliği ise hipertansiyon ya da böbrek yetmezliği gibi ciddi sorunlar ile kendini göstermektedir.
Damar sertliğine neden olan faktörler
Birçok hastalıkta olduğu gibi damar sertliği oluşumunda da genetik ve çevresel faktörler rol oynamaktadır. Özellikle ailesinde damar sertliği öyküsü bulunan bireyler risk grubundadır. İleriki yaşlarda damarlarda oluşan yapısal onarım sistemi yavaşladığı için bu yaşlarda da damar sertliği oluşumu daha yüksektir. Bunların dışında damar sertliğine zemin hazırlayan etmenler şu şekildedir;
- Erkeklerde kadınlara oranla daha çok görülmektedir,
- Sigara tüketimi,
- Yeteri kadar fiziksel aktivitede bulunmamak,
- Sağlıksız besinlerin tüketimi,
- Stres,
- Yüksek tansiyon ve şeker hastalığı,
- Obezite,
- Kadınlarda östrojen hormonunun koruyucu etkisi menopoz döneminde azalmaktadır. Dolayısıyla menopoza girmiş kadınlarda görülme riski daha yüksektir.
- Kandaki kolesterol seviyesinin olması gerektiğinden az ya da fazla olması gibi durumlar da damar sertliğini tetikleyici rol oynamaktadır.
Damar sertliği teşhisi ve tedavi yöntemleri
Damar sertliğinde belirtiler göz önünde bulundurularak ve detaylı aile öyküsü de alınarak kişiye hastalıkla ilgi; anjiyografi, efor testi, doppler ultrasonu, bilgisayarlı tomografi ve sintigrafi gibi çeşitli aracı yöntemlerle teşhis konulmaktadır.
Çeşitli aracı yöntemler kullanılarak damar sertliği teşhisi konulduktan sonra yapılacak ilk şey herhangi bir bölgede damar tıkanıklığının olup olmadığını tespit etmektir. Kişinin yaşı, farklı hastalık durumları ve hastalığın boyutu da göz önünde bulundurularak bir tedavi yöntemi seçmek oldukça önemlidir. Hastalığı ciddi boyuta ulaşmış kişilerde bypass ameliyatı ve minimal invaziv cerrahi yöntemleri ile hastalığı tedavi etmek mümkünken daha basit vakalarda ise ilaç tedavisi ile sorun giderilebilmektedir. Kalp krizi ve felç gibi oldukça yaygın görülen ve ölüm tehlikesi bulunan hastalıkların temel nedenleri arasında yer alan damar sertliğinden korunmak için düzenli olarak sağlık taraması yaptırılmalı ve damar sertliği teşhisi konulmuş bireylerde ise hekim önerileri doğrultusunda tedavi süreci özenle ve titizlikle planlanmalıdır.